29 Mart 2016 Salı

ZEM ZEM SUYUNUN FAYDASI

Zem Zem Suyunun Bilimsel Araştırma Sonuçları


**Avrupa'da laboratuvarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır.

**Yine aynı araştırmaya göre diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır.

**Zemzem kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği şuan ki  teknolojiye göre bile bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta.Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız.Bu bilgilere göre nasıl oluyor da  yıllardır suyu bitmiyor bunu kimse bilmiyor.

**Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını , susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir.

**Sadece 1,5 mt derinliğindeki küçücük bir kuyudan çıkan su , hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır.

**Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) raporlarına göre Dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biridir.

**Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan test sonuçlarına göre Dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan TEK su Zemzem suyudur.

**Ayrıca zemzem suyu içildiğinde hiçbir zaman idrar yoluyla atılmadığı sadece ter yoluyla atıldığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.



27 Mart 2016 Pazar

SUYUN SIRRI 2




SU ve İSLAM
Uzmanlara göre çiçeklerle   konuştuğumuzda veya anne karnında (suda yüzen) bebek ile konuştuğumuzda bizi duymaktadırlar.. 
Bunun asıl sebebi yine sudur,çiçekler suya muhtaçtır, bebekler de aynı şekilde anne karnında suda yaşarlar ve tüm seslere karşı aşırı duyarlıdırlar. 
İlerki zamanlarda su ile yeni tedavi yöntemleri artacaktır.Su, stres karşıtı hormonların üretimini artıran, bağışıklık sistemini uyaran, kan dolaşımı ve metabolizmayı canlandıran bir şifadır.
Osmanlı döneminde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde su sesi kullanılırken, günümüzde suyun her türlü özelliği ayrı bir hastalık reçetesi olarak kabul edilmektedir. Günümüzde suyun tedavi amaçlı kullanılma yöntemleri arasında suyla yıkama, su akıtımı, basınçlı su fışkırtma masajları, suda yürüme, banyodan saunaya kadar varan hidro ve termoterapi yöntemleri gelmektedir. Suya dokunmak, su ile temas içinde olmak bağışıklık sistemini uyarmakta, stres karşıtı hormonların üretimini hızlandırmaktadır. Suyun cilde teması sinir uçlarını uyarmakta ve nevraljiden (sinir iltihabı) migrene, kas tutulmasından eklem atrozlarına kadar bir çok soruna çözüm olduğu keşfedilmiştir. Ayrıca, damar çeperlerini de etkileyen su, varisleri rahatlatıyor, dolaşım bozukluklarını düzeltiyor. Sonuçta su, günümüzde çeşitli hastalıklarda tıbbi tedavi yöntemlerinin yanında, aynı zamanda destekleyici olarak da kullanılabilen doğal şifa kaynağıdır. Bu yüzden İslam dininde abdest almanın çok önemli yeri vardır. Abdest alırken insan hem bedenen, hem de ruhen tedavi olacaktır.
Sonuç olarak Allah, su ile bize hayat vermiş ve yediğimiz her türlü besini suyla topraktan bitirmiştir. 

Allah, Kuran'da insanlara su hakkında şöyle buyurmuştur: 
“Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır”. (Nahl Suresi, 10-11)


JAPON BİLİM ADAMI MASARU EMOTO YENİ BİR ARAŞTIRMA  DAHA YAPTI ;

İslam'ın en mükemmel ve doğru din olduğu "moleküler" olarak saptandı!
Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine yaptığı araştırmalarda Kuran okurken veya hoca ezan okurken, sudaki moleküller meydana gelen titreşimle mükemmel bir altıgen dizilime ulaştığını saptadı.
Masaru Emoto kısa bir süre önce Mısır'a giderek Kahire Üniversitesi'nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını meslektaşları ile paylaştı.
"İSLAM EN DOĞRU DİN"
Mısır devlet televizyonunda Japon bilim adamının elde ettiği bulgular profesörler tarafından tartışmaya açıldı. Kuran okunurken suyun nasıl değiştiğini tartışan bilim adamları, insan vücudunun yüzde 70'inin sudan oluştuğundan yola çıkarak İslam'ın en doğru din olduğu sonucuna vardı.
Ayrıca Kuran okuyan ve Allah'a duan eden insanların huzur ve mutluluk duymasının sebebinin de bu olduğu öne sürüldü.
Bu konuda daha fazla araştırmalar yapılması gerektiğine işaret eden Mısırlı akademisyenler, Kuran sesinin su moleküllerini değiştirmesi ile ibadet edenlerin şiddetten uzak durması arasında da bir bağlantı olduğunu savundu.

25 Mart 2016 Cuma

SUYUN SIRRI


SU DEYİP GEÇMEMEK LAZIM 

İnsanoğlunun en vazgeçilmez ihtiyacı olan suyun içindeki SIR nedir ?
Su olmadan neden hayat olmaz ?
Suyun AKLI ve HİSSİ varmıdır ?
Bu sorulara siz ne dersiniz ? Gerçekten su insanların duygu ve düşüncelerini yansıtabilirmi ? Dünyada yapılan bir çok araştırma insanı hayrete düşürüyor.

      Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun “Suyun Hafızası Var” başlıklı yazısı, dünyada oldukça yankı uyandırdı. Emoto’nun yaptığı araştırmalar, insanın titreşime dayalı olarak ürettiği enerjinin, düşüncenin, kelimelerin, fikir ve müziğin suyun moleküler yapısına tesir ettiğini ortaya koydu. Emoto, çeşitli deney şartlarına tabi tutulan su damlacıklarını dondurup karanlık alan mikroskobu altında fotoğraflarını çektiğinde, suyun kristalize şekillerinde insanı hayrete düşüren farklılıklar olduğunu tespit etti. Dondurulmadan önce su dolu şişenin üstüne yazı yazılmış veya sözler söylenmiştir. Daha sonra çekilen fotoğraflar incelendiğinde, suyun adeta şuurlu bir varlık gibi, söz ve yazıyla ifade edilen duygu ve düşüncelere cevap verdiği anlaşılmıştır. 
        Benzer bir başka deneyde, Japonya’da iki ilkokul öğrencisi, yan yana duran iki şişeye pişmiş pirinç koyup şişelerden birini “Teşekkür ederim!” diğerini “Seni aptal!” şeklinde etiketlemiştir. Bir ay sonra öğrenciler, “Teşekkür ederim!” yazılan pirincin renginin sarı ve kokusunun güzel olduğunu, “Seni aptal!” yazılan pirincin ise karardığını ve kötü kokulu bir hal aldığını görmüşlerdir. Bu deney dünyanın birçok yerinde değişik insanlar tarafından tekrarlandığında, benzer neticeler elde edilmiştir. 
        Bir başka araştırmada suya müzik dinletilmiş ve film gösterilmiştir; hislendirici olmayan gürültülü müzikler ile korku ve şiddet filmlerinin suya kötü tesir yaptığı, su kristallerinde şekil bozukluklarına sebep olduğu görülmüştür. 
        Suyun hafızasının olup olmadığı ayrı bir konudur. Ancak bütün bu deneylerde insanın akıl, şuur ve duygu sahibi olan ruhunun çevresiyle sürekli bir münasebet içerisinde olduğu, sadece canlı değil, cansız varlıklardan da şuurlu denebilecek cevaplar aldığı görülmektedir. Buna güzel bir örnek, “Beni hasta ediyorsun, seni öldüreceğim!” cümlesiyle hitap edilen suyun kristal yapısının düzensiz hale geldiği; “Teşekkür ederim!” şeklinde hitap edilen veya üzerine hayır dualar okunan su kristallerinin şeklinin ise, düzenli hale geldiği görülmüştür.
         Temiz akarsulardan ve kaynaklardan alınan su örnekleri çok güzel geometrik yapıda kristaller gösterirken, sanayi bölgelerinden ve yoğun yerleşim alanlarından gelen kirli ve toksik su örneklerinde şekil bozuklukları ve rastgele oluşmuş kristaller ortaya çıkmaktadır. Su borularında ve depolarda bekletilen su, damıtılmış olsa bile, benzer şekil bozuklukları göstermektedir.
         Çeşitli dokulara ve yaşa göre değişmekle birlikte vücut ağırlığımızın ortalama 

% 70’i sudur. Yani hücrelerimiz ve hücre içindeki mikro yapılar, adeta kendine özgü birer su okyanusu içinde yüzerler.
          Sonuç olarak iyi ve güzel sözler bir su damlasını bu kadar etkiliyorsa %70 su olan insanı nasıl etkiler siz düşünün .

En güzel günler sizlerin olsun. 




21 Mart 2016 Pazartesi

PRATİK BİLGİLER



HAYATIMIZI KOLAYLAŞTIRAN 11 PRATİK BİLGİ

1-Yumurtanın kabuğunu kolayca soymak için kaynattığınız suya bir miktar sirke veya 
karbonat ekleyin.

2-Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.

3-Elmaların renk değiştirmesini de 2 ölçek su ve 1 ölçek bal ile önleyebilirsiniz.

4-Halıdaki sigara yanıklarından, yanık yerler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler 
yaparak kurtulabilirsiniz.

5-Portakalları sıkmadan önce bir süre soğuk suda bekletirseniz daha fazla su verirler.

6-Satın aldığınız plastik ve cam eşyaların üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin. Bir bez ile ovalayıp yıkayın. Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.

7-Tencerenin başında beklemek istemediğiniz zamanlarda taşmasını önlemek için tahta bir kaşığı tencerenin üzerine yatay şekilde yerleştirebilirsiniz.

8-Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun. Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.

9-Domateslerin çabuk çürümesini önlemek için koparılan kısımlarının aşağıda kalması gerekir. Bu sayede domatesin koparıldığı yerden nem ve hava girişi engellenmiş olur. Ayrıca domatesler oda sıcaklığında buzdolabında olduğundan daha uzun süre dayanır.

10-Muzun daha uzun süre dayanması için koparıldığı yere plastik sarmanız yeterlidir.

11-Patatesleri doğradıktan sonra soğuk suda bekletirseniz kahverengileşmesini önlersiniz.

16 Mart 2016 Çarşamba

Hz.Mevlanadan





Allah der ki : Kimi benden çok seversen onu senden alırım... 
Ve ekler: "Onsuz Yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım. 
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, candan saydığın yar bile bir gün el olur,aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... "Düşmem" dersin düşersin. "Şaşmam" dersin şaşarsın. En garibi de budur ya, "Öldüm" der durur yine de yaşarsın...

Hz. Mevlana
 

15 Mart 2016 Salı

NOBEL ÖDÜLLÜ DR. KANSERİN SEBEBİNİ AÇIKLIYOR

Nobel ödüllü Dr.Warburg yaptığı araştırmalarda kanserin oksijen yetersizliğinden olduğunu tespit etmiş.
Oksijen yetersizliği vücutta asidik bir ortam yaratıyor.Kanser hücreleri oksijensiz yaşadıkları için asidik ortamda gelişiyor.Oksijenin fazla olduğu alkali bir ortamda yaşamaları ise mümkün olmuyor.
Dr.Warburg şöyle özetliyor; "Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar.Fakat kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.Hatta bir hücrenin oksijeninin %35'ini kesin, 48 saat içinde kanserleşebilir".
Vücudumuzun alkali-asidik dengesini pH seviyesi belirler.Bütün fonksiyonları sağlıklı sürdürebilmek için pH seviyesinin daima hafif alkali 7.365 seviyesinde kalması gerekir.
Yediklerimizin vücudumuzdaki pH seviyesi üzerinde etkisi büyük.Alkol ,işlenmiş beyaz unlu gıdalar,işlenmiş şeker,et,süt ürünleri gibi asidik besinler vücudun alkali dengesini bozar ve asidik bir ortam yaratır.Fazla asidik bir pH seviyesi sadece kanser değil , şeker ,kalp,reflü gibi pek çok hastalığın oluşmasına ortam sağlar.Uzun dönemli bir asidik ortam, yaşlanmayı hızlandırır. Robert Young ,pH Mucizesi adlı kitabında pek çok sağlık probleminin kaynağında asidik pH seviyesi olduğunu anlatıyor.Çünkü parazitler , kötü bakteriler, virüsler ve candida gelişmek ve yayılmak için asidik bir ortama ihtiyaç duyar.Alkali bir ortam ise tam tersine mikropları nötralize eder.
Vücudumuzun alkali pH dengesinde kalabilmesi için öğünlerimizin büyük oranda yeşillik , sebze ve meyvelerden oluşmasına dikkat edin.
Kaynak :Cnnturk.com

13 Mart 2016 Pazar

B12 VİTAMİNİ



B12 Vitamini

Yorgunluk, bazen birkaç günlük dinlenmeyle son bulabilir, bazen de aylar boyu sürebilir. Dinlenmeyle geçmeyen yorgunluğun nedeni B12 vitamini eksikliği, buna bağlı olarak gelişen kansızlık ya da depresyon olabilir.


B12 vitamininin eksiliği

B12 vitamini suda eriyen bir vitamindir. Vücutta depolanır ve eksikliğinin hissedilmesi yıllar alabilir. Hafif derecede B12 eksikliği sık görülen bir durumdur. Unutkanlık, yorgunluk ve uyuşukluk hissi ile belirti verir.Ağır derecede B12 eksikliği ise yorgunluktan çok daha ağır sorunlara neden olabilir. Örneğin; sinir fonksiyonlarının bozulduğu kronik hastalıklar ortaya çıkabilir. Özellikle yaşlılarda B12 vitamini eksikliği daha fazla hissedilir. Diğer B vitaminleri gibi B12 vitamini de metabolizmamız için oldukça gerekli vitaminlerden biridir.  Kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna ve merkezi sinir sisteminin sağlıklı işleyişini sürdürmesine yardımcı olur. Vücutta kırmızı kan hücresi oluştukça siz de kendinizi daha zinde ve enerjik hissedersiniz. Beyin, sindirim, cilt , tırnak ve saç sağlığı için B12 baş roldeki vitaminler arasındadır.

B12 vitamininin yararları

B12 vitamini sinir hücrelerini korur ve ileri yaşlarda depresyon ve Alhezimer riskini düşürür. Folik asitle beraber alındığında hamilelikteki riskli durumları önler. B6 ve folik asitle birlikte alındığında ise damar tıkanıklığı ve kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır.
B12 vitamini bunun yanı sıra doğurganlığı artırabilir, hücre oluşumuna katkı sağlar, sinir uçlarının gelişimini kolaylaştırır, hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardımcı olur.

 B12 eksikliğine işaret eden belirtilerden bazıları:
  • Kansızlık (B12 eksikliğine bağlı)
  • Denge kaybı vb nedenlerle yürümekte zorlanma
  • Dilin şişmesi, iltihaplanması
  • Cildin sararması veya solması
  • Kol ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanma
  • Halsizlik
  • Güçsüzlük
  • Depresyon
  • Unutkanlık, hafıza kaybı
  • Düşüncelerini toplamakta zorlanma, dikkat dağınıklığı vb
  • Paranoya ve halüsinasyon görme
  • Nefes darlığı
  • Tat alamama
  • Görme bozukluğu
  • İshal ya da kabızlık


12 Mart 2016 Cumartesi

SINAV ÖNCESİ BESLENME ÖNERİLERİ



SINAV ÖNCESİ BESLENME ...



Öğrenciler sınav öncesi ve sınav sabahı yoğun stres içinde olmaktadırlar. Stres ve heyecan ise insan vücudunun enerji tüketimini artırmaktadır. Sınavlarda hiçbir besin başarıyı tek başına, mucizevî bir şekilde etkilemez. Tüm öğrencilerimizin, özellikle bu günlerde beslenme kurallarına uymaları oldukça önemlidir.
Sınav Öncesi ve Sınav Esnası Beslenme Önerileri:
  1. Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanılmalı ve sınav günü mutlaka kahvaltı yapılmalıdır. Gece boyu açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için acil olarak enerjiye gereksinim duyduğundan, kahvaltı yapılmadığı takdirde dikkat daha çabuk dağılmakta, baş ağrısı ve yorgunluk oluşmaktadır. Yeterli enerji ve besin öğelerini sağlayan bir sabah kahvaltısında; içecek olarak süt, taze sıkılmış meyve suyu, peynir, yumurta, birkaç dilim ekmek, pekmez-tahin, zeytin, domates, yeşil biber, salatalık, maydanoz veya meyve gibi dört besin grubunda yer alan besinlerden oluşan bir mönü bulunmalıdır.
  2. Ders çalışırken, şeker ve şekerli besinler, cips, kuruyemiş, gazlı içecekler gibi besinler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları, taze meyve ve sebzelere ve kuru meyvelerin tercih edilmesi önemlidir.
  3. Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.
  4. Sınavdan bir gün önce kuru baklagiller gibi gaz yapıcı besinler, lif ve yağ içeriği yüksek besinlerin tüketiminde dikkatli olunmalıdır.
  5. Halk arasında şeker ve şekerli besinlerin dikkati ve algılamayı artırdığına yönelik yanlış inanışlar bulunmaktadır. Oysa karbonhidrattan zengin bu besinler tam tersi gevşemeye neden olmaktadır. Bu nedenle sınav öncesi ve sınav esnasında; şeker, şekerleme gibi basit şekerlerin yerine, kuru üzüm, erik, kuru incir ya da A ve C vitaminlerinin zengin olduğu taze meyve ve sebze gibi besinler tercih edilmelidir.
  6. Fırında veya ızgara olarak hazırlanmış balık, tavuk, et, yumurta, fındık, fıstık ve ceviz tüketilmelidir. Bu besinler protein içerikleri nedeniyle uyanık kalma ve enerjinin tamamen kullanılmasını sağlar, içerdiği yağ asitleri beyin hücrelerinin çalışmasında önemli rol oynar.
  7. Sınav esnasında susamaya neden olacak yağlı ve tuzlu besinlerden kaçınılmalı, sınavda su tüketiminin yanı sıra, taze sıkılmış meyve suyu tüketmenin, hem sıvı ihtiyacını karşılayacağı, hem de konsantrasyonu artıracağı unutulmamalıdır.
  8. Kafein içeren yiyecekler adrenalinin serbest kalmasına böylece stres düzeyinin artmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle günlük kahve tüketimin en fazla 2 fincan kahve/çay ile sınırlandırılması önemlidir.
Kaynak :TC.Sağlık Bakanlığı /Türkiye Halk Sağlığı Kurumu.

SİGARAYI BIRAK KENDİNİ YENİLE





SİGARAYI BIRAKTIKTAN SONRA NELER OLUYOR?



20 Dakika Sonra


Kan basıncınız düzelir

Kalp atışlarınız normale döner

El ve ayak ısınız normale döner
8 Saat Sonra
Kanınızdaki nikotin ve karbonmonoksit düzeyi yarıya düşer

Kanınızdaki oksijen seviyesi normale döner
24 Saat Sonra
Karbon monoksit vücudunuzdan tamamen atılır

Akciğerleriniz sigaranın neden olduğu mukusu temizlemeye başlar

Kalp krizi riskiniz azalmaya başlar
48 Saat Sonra
Vücudunuzdaki nikotin tamamen temizlenir

Koku ve tat duyularınızda artış kaydedilir
72 Saat Sonra
Nefes almanız kolaylaşır

Enerji seviyeniz yükselir
2-12 Hafta Sonra
Kan dolaşımınız daha sağlıklı gerçekleşmeye başlar

Akciğer fonksiyonunuz %30 oranında artar

Yürüme ve koşmanız kolaylaşır
3-9 Ay Sonra
Öksürük ve göğüsteki hırıltılarınız azalır.

Nefes alma sorunlarınız iyileşir

Akciğerlerinizin enfeksiyona karşı direnci artar
1 Yıl Sonra
Kalp hastalığı riski, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yaklaşık yarısına iner
5 Yıl Sonra
Ağız ve gırtlak kanserinden ölme riskiniz azalır
10 Yıl Sonra
Akciğer kanserine yakalanma riskiniz, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yarısına iner

Kalp hastalığı riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner
15 Yıl Sonra

Felç geçirme ve kalp krizi riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner.

SİGARANIN ZARARLARI



SİGARANIN İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ



  1. Sırt ve Bel Ağrısı               =Sigara içen kişilerde vücudun omurilikteki disklere çok zayıf miktarda oksijen göndermesi ile zaman zaman şiddetli sırt ve bel ağrılarına yol açar.
  2. İlaca Karşı Bağışıklık         =Sigara içenler belli bir ilacın etkili olması için çok daha büyük dozlarda o ilacı kullanmak zorunda kalır.
  3. Kısırlık                              =Çiftlerden sadece birinin sigara içmesi çocuk olmaması riskini 3 kat artrır. 
  4. Erken Yaşlanma                 = Düzenli bir şekilde sigara içilmesi deri yapısını bozar kırışıklıklara yol açar.
  5. İyileşme Zorluğu                 = Sigara içenlerin yaraları çok daha zor kapanır.
  6. Prostat Kanseri                   = Sigara içmek prostat kanserinin %40′ından sorumludur.
  7. Göğüs Kanseri                    = Sigara içen kadınlar içmeyenlere göre %75 daha fazla göğüs kanserine yakalanma riski taşımaktadır.
  8. Rahim Kanseri                     = Sigara içen kadınlar içmeyenlere göre 4 kat daha fazla rahim kanserine yakalanma riski taşırlar.
  9. Boğaz Kanseri                     = Boğaz kanseri vakalarının %80′ine sigara yol açar.
  10. Mide Kanseri                        =Sigara içenlerin mide veya bağırsak kanserine yakalanma riski içmeyenlere göre 2 kat daha fazladır.
  11. Karaciğer Kanseri                 = Karaciğer kanseri vakalarının % 80′i sigara yüzünden olur.
  12. Gırtlak Kanseri                     = Günde 25 tane sigara içiyorsanız 30 kat daha fazla gırtlak kanserine yakalanma riski taşırsınız. 
  13. Amfizrem                              = Bu hastalığın yol açtığı ölümlerin %85′i sigara yüzünden olur. (Akciğerlerdeki alveoller zamanla esnekliğini kaybeder. İlerleyen safhalarda yoğun bir biçimde solunum zorluğu olur ve hasta solunum makinasına bağlanmak zorunda kalır.)
  14. Ağız Kanseri                          = Ağız kanseri vakalarının tamamına sigara yol açar.
  15. Yemek Borusu Kanseri           = Bu kanserden ölenlerin hemen hemen hepsi sigara içtikleri için ölmüşlerdir.
  16. Kalp Hastalıkları                     = Sigara içenlerin kalp krizine yakalanma riski içmeyenlere göre 4 kat daha fazladır.

2 Mart 2016 Çarşamba

Kemoterapi Ne kadar Tehlikeli

Kemoterapi Ne kadar Tehlikeli ?


Iowa Üniversitesi Kemoterapi sızdığında yada saçıldığında ne yapılması gerektiğini anlatmış. uygulanması gereken protokol:

Bu protokol doktorlar ve sağlık çalıanları için.
 1) Latex eldiven giyin

2) Eğer KEMO ELBİSENİZE DÖKÜLÜRSE HEMEN ÜZERİNİZDEKİ ELBİSELERİ ÇIKARIN VE HEMEN DUŞA GİRİP İYİCE YIKANIN SABUNLANIN, İYİCE OVALANIN. KIZARMA KABARMA OLUP OLMADIĞINA BAKIN. YANMA HİSSİ OLUP OLMADIĞINI KONTROL EDİN!

3)BÜTÜN KESKİN OBJELERİ BİR YERDE TOPLAYIN VE UZAK DURUN

4) KAĞIT HAVLU GİBİ BİR ŞEYLE O ALANI TEMİZLEYİN

5)DÖKÜLEN ALANI ENFEKSİYON ÖNLEYİCİ BİR ŞEYLE TEMİZLEYİN MESELA CAM SİLİCİ, ALKOL, ÇAMAŞIRSUYU YADA HALI TEMİZLEYİCİSİYLE TEMİZLEYİN.

6)ELDİVEN GİYEREK TEMİZLEDİĞİNİZ ALANDA KULLANDIĞINIZ KAĞIT HAVLULARI HEMEN BİR POŞETİN İÇİNE KOYUP İŞARETLEYİN.

7)KORUYUCU ELBİSENİZE DÖKÜLEN KEMO VE SİLMEK İÇİN KULLANDIĞINIZ BEZ BUNLAR FARKLI ÇAMAŞIR MAKİNALARINDA SICAK SUDA YIKANMALIDIR.

8)EĞER KEMO MOBİLYAYA DÖKÜLMÜŞSE, DÖKÜLDÜĞÜ ALANI SABUNLU SUYLA KEMO GEÇİRMEZ ELDİVENLE İYİCE OVALAYIN TEMİZLEYİN.

9)HASTALAR VE SAĞLIK GÖREVLİLERİ KUSMA GÖRÜLEBİLİR 48 SAAT İÇİNDE EN İYİ EL YIKAMA TEKNİĞİYLE ELLERİNİ YIKAMALIDIR.


Kemoterapi sadece parayı çöpe atmak'tır
Dr. Glidden 1994 senesinde onkoloji dergisinde bir rapor yayınlandığını ve bu raporda yetişkin insanlar üzerinde yapılan kemoterapi başarı yüzdesine bakıldığında 12 yıllık araştırma sonucu kemnoterapinin başarısızlık oranının sadece %97 olduğu görülmüş. Yani % 97 başarısızlıkla sonuçlandığı görülmüş  O ZAMAN NEDEN HALA UYGULANIYOR ??? TEK SEBEBİ PARA!!!.

Sinüs enfeksiyonundan dolayı bir doktora giderseniz size bir antibiyotik reçete yazar ve imzalar.Bu reçelediği ilaçtan bir geri dönüş alamaz!.EĞER BU ANTİBİYOTİKTEN AYDA 5.000 TANE İMZALARSA O ZAMAN O DOKTORA İLAÇ ŞİRKETLERİ KONFERANS VEREBİLMESİ İÇİN İMAKAN SUNARLAR!!.FAKAT KEMOTERAPİ İLAÇLARINA BAKARSAK O ZAMAN BU DURUM ÇOK FARKLIDIR!!!.

EĞER DOKTORUNUZ SİZE KEMOTERAPİ İLACI REÇETELERSE BU İLACI İLAÇ ŞİRKETLERİNDEN 5.000 DOLARA SATIN ALIR. SONRA BUNU HASTAYA 20.000 DOLARA SATAR!!!SİGORTA ŞİRKETİ 9000 DOLARINI KARŞILAR, DOKTORDA 4000 DOLAR FARKI CEBE ATAR!!!. KEMOTERAPİ İLAÇLARININ REÇETELENMESİNİN TEK NEDENİ PARADIR. % 97 BAŞARISIZ OLAN BİR İLAÇ HALEN NEDEN REÇETELENİR? ÇALIŞMADIĞI İŞE YARAMADIĞI ARTIK BELLİ!!! 

MESELA BİR ARABA FABRİKASI DÜŞÜNÜN, YAPTIĞI ARABALARIN %97 Sİ PATLASIN PARÇALANSIN HALA OTOMOBİL İŞİNDE VAR OLABİLİR Mİ? HAYIR OLAMAZ!!

BU BUZDAĞININ KONTROL MEKANİZMASININ SADECE UCUNDA GÖZÜKEN KISMI! . BİR KİTAP YAZDIM KANSER HASTALARININ DOKTORLARINA 10 TANE SORU SORMALARINI İSTİYORUM SADECE 10 SORU!!.

BİZ AMERİKA OLARAK KANSER LE SAVAŞI KAYBETTİK, KAYBETTİK NEDEN Mİ ? KANSER BÜTÜNCÜL BAKILMASI GEREKEN BİR FENOMENDİR. KANSER OLAN BÖLGEYE BAKIP ONU KÜÇÜLTMEYE ÇALIŞMANIZ SAÇMALIK'TIR. BU MEDİKAL DOKTORLAR RENK KÖRÜNE BENZERLER, BİR GEMİYE BAKARLAR ONU YA SİYAH YADA BEYAZ ALGILARLAR.

SİZ ZANNEDİYORMUSUNUZ Kİ PARALAR KANSER ARAŞTIRMALARINA GİDİYOR!!! İŞE YARAMAYAN CERRAHİ MÜDAHALELER VE İLAÇLARA GİDİYOR Kİ!!! BUNLARDA İŞE YARAMIYOR!!!!.

NEDEN KADINLAR SELENYUMDAN BAHSETMİYORLAR!!!. EĞER BU ÜLKEDE KADINLAR PANKARTLAR AÇIP MEME KANSERİNDEN %80 KORUNABİLİRİZ SADECE GÜNDE 2GR SELENYUM ALARAK DESE 1 JENERASYONU % 80 ORANINDA MEME KANSERİNDEN KORUYABİLİRİZ.BUNU NEDEN YAPMIYORUZ ??

AMERİKA KAR ÜZERİNE YANİ KAZANÇ ÜZERİNE KURULMUŞ BİR ÜLKEDİR. VE BU ÜLKEDE YAŞAYANLARIN GÖZÜ KÖR OLMUŞ VE BU GERÇEĞİ GÖREMİYORLAR HALA.