7 Nisan 2016 Perşembe

D VİTAMİNİ KANSER RİSKİNİ %77 AZALTIRKEN ,MEME KANSERİ RİSKİNİ %90 AZALTIYOR.

D VİTAMİNİ VE KANSER

D Vitamini Kanser Riskini %77 Azaltırken ,Meme kanseri Riskini %90 Azaltıyor.İşte bu konunun detayları.

1980'li yıllarda, dermatologlar güneş tehlikeleri hakkında uyarı başlattı. Onların bu reklamları kozmetik ve güneş kremleri üreticileri tarafından finanse edilmiştir.Bu reklamlar halkın dikkatini çekti ve herkes buna uydu yani kimse güneşe çıkmamaya başladı çıkmak zorunda olanlar ise güneşten korunarak çıktılar.Aynı yıl film koptuuu...Ve bir anda yani  1980'li yıllarda astım, diyabet, otizm ve mevcut üçlü çocukluk salgını sessizce başladı. Kanser ve diğer kronik hastalıklar tırmanmaya başladı. Kimse bunun hastalıklara davetiye çıkardığını bilmeden hareket etmeye başladı.


1989 yılında, Amerikan Tıp Derneği'nin Bilimsel İşler Konseyi Güneşe maruz kalmanın tehlikeleri üzerine uyardı ve Annelerin ve çocukların mümkün mertebede güneşten uzak durmalarını tavsiye etti.

1999 yılında, Amerikan Pediatri Akademisi, anneleri direk güneş ışığına maruz kalma konusunda uyardı ve her zaman güneş koruyucu elbiseler giymelerini, bebekleri ve çocukları direk güneş ışığına maruz kalıcakları aktiviteleri minumuma indirmeleri gerektiğini belirtti.

2000 yılında, Amerikalı çocukların az süt ve daha fazla meyve suyu ve soda içmek suretiyle D vitamini eksikliği'ne maruz kalarak raşitizme yakalandıkları belgelenmiştir.

Günümüzde Kanser ve Kronik Hastalıklar hızla yükselişe geçmiştir. Bedenimizde D vitamininin % 90'ı Güneş tarafından sağlanmaktadır. Geri kalan %10'u Tereyağı, yumurta sarısı, balık yağı, ve sütten karşılanır. Güneşten uzak durmaları söylenen insanlar bugün D Vitamini eksikliği yaşamaktadır. Boston Üniversitesi araştırmacılarından Michael Holick dünyada yaklaşık 1 milyar insan'ın D vitamini eksikliği olduğunu tahmin ediyor. 


D Vitamini Eksikliğinde


1..Diyabet Bağlantısı

Kan şekeri yakından D vitamini düzeyi ile ilişkilidir. Avustralya'da Araştırmacılar güneş'ten kaçınma'nın giderek artan tip 2 diyabete sebebiyet verdiğini kanıtladı. Avustralyalılar bulguları gayet basit ve güçlü idi. D vitamini düzeyi yükseldiğinde, kan şekeri düzeyi düşer.

2. Meme Kanseriyle bağlantılı

3. Bütün Kanser türleriyle bağlantılı

4. Sağlıklı Çocuklar: 2007 yılında, Kanada Kanser Derneği büyük bir haber duyurdu. Kanserden korunmak için en az 1000IU D Vitamini alınması gerektiğini tavsiye etti. Kanadalı Pediatrik Derneği şimdi hamile kadınların günde (Ulusal Sağlık Enstitüleri ABD'de hamile kadınlar için günde tavsiye ettiği miktar 200 IU 10 kat daha fazla) 2.000 IU D vitamini almasını önerir. Kanada basınına göre, Kanada Pediatrik Derneği'nin bunu yapmaasının nedeni" bebekleri hayatlarının ilerki dönemlerinde hastalıklardan korumak.

5. Otizm'le Bağlantılı

6. Beynin sağlıklı çalışması için D Vitaminine ihtiyacı var.

Günlük alınması gereken D Vitamini miktarı 400 - 800 IU arasında değişiyor. Dr. Oz bunun 1000 IU olmasını tavsiye ediyor. Farklı kaynaklarda bu doz 2000IU ya kadar çıkabliyor. 

D Vitamini Eksikliği belirtileri:

Ağrı ve acılar
Kronik yorgunluk 
Bilişsel sorunlar 
Depresyon 
Kalp sorunları 
Görme kaybı 
Kırılgan kemikler 
Zayıf bağışıklık sistemi

Tek başına Vitamin D almak yeterli olmaz. Magnezyum, Çinko, Boron, C Vitamini, K2 Vitamini almanız gerekir. K2 Vitamini sığır eti, süt, yoğurt ve yumurta sarısında bulunur. 


Kaynaklar:

Creighton Study Shows Vitamin D Reduces Cancer Risk

Vitamin D dramatically cuts cancer risk: researchers
Vitamin D and calcium supplementation reduces cancer risk: results of a randomized trial1,2
Vitamin D deficiency in newly diagnosed breast cancer patients
Vitamin D and calcium supplementation reduces cancer risk: results of a randomized trial


Meme Kanseri ile Savaşta Sodyum Bikarbonatın Önemini En Kısa Zamanda Açıklıyoruz...

4 Nisan 2016 Pazartesi

TÜRKİYE'de D VİTAMİNİ

TÜRKİYE'NİN YÜZDE 70'İ KANSER  RİSKİ TAŞIYOR





Türkiye'nin Yüzde 70'i D Vitamini Eksikliği Yaşıyor.
D vitamini eksikliğinin çağımızın belası kanser hastalığının da sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken, Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, “Dünya genelinde yapılan araştırmalara göre, D vitamini eksikliğinde ilk sırada, yüzde 90 gibi büyük bir rakamla, yaz güneşi görmeyen ülkelerin başında gelen Kanada geliyor. Kanada’yı, yüzde 60’la Amerika ve yüzde 55 ile Avrupa ortalaması takip ediyor. Bu araştırmaya göre, Türkiye’nin yüzde 70’i de D vitamini eksikliği yaşıyor. Her 10 kişiden 7’sinde D vitamini eksikliği var” dedi.

MEME, KOLON VE CİLT KANSERİ TEHLİKESİ
D vitamini eksikliği özellikle cilt kanseri, kolon kanserleri ve meme kanserine neden olduğu araştırmalarla kanıtlandı.
Yapılan araştırmalara göre düşük seviyedeki D vitamini sadece kemik erimesi riskini yüzde 300 artırmakla kalmıyor, aynı zamanda açıklanamayan kemik ağrılarına da neden oluyor. Araştırmalara göre, sırt ağrısı çekenlerin yüzde 80’inde D vitamini eksikliği gözlemleniyor.
D vitamini eksikliğine bağlı kanser gelişimine yönelik dünyada çeşitli çalışmalar yapıldığını belirten Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, ''Bilimsel çalışmalar, D vitamini eksikliğinin kanser riskini artırdığını ortaya koyuyor. Hatta D vitamini eksikliği, kanser gelişmiş insanlarda da uygulanan tedaviyi de kötü etkileyebiliyor. Bu nedenle mutlaka güneş ışınlarının dik gelmediği zamanlarda önerilen süre kadar güneşe çıkmak ihmal edilmemeli'' uyarısında bulundu.
KANSER VE METABOLİZMA HASTALIKLARININ SIRRI D VİTAMİNİ
Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, “Yaz aylarında D vitamini ihtiyacımızın yüzde 95’ini güneşten karşılayabiliyoruz. Sonbahar ve kış aylarında evden çıkma sıklığı azaldıkça D vitamini eksikliği baş gösteriyor. Son yapılan araştırmalar gösteriyor ki, D vitamini eksikliği sadece kemikleri etkilemiyor, Kandaki kalsiyum ve fosforun normal sınırlarda kalmasını sağlayarak kemik erimesini önleyen D vitamini eksikliğinde kemik erimesini tetikler. Alerjik hastalıklar, kanser, metabolizma ile ilgili rahatsızlıklar ve kalp hastalıklarının D vitamini eksikliğiyle olan ilişkisi araştırmalarla kanıtlandı” diye konuştu.
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA D VİTAMİNİ ALIMINA DİKKAT
Çocukların erişkinlere göre D vitamini ihtiyacı daha fazladır. Kemikleri ve dişleri güçlendiren D vitamini çocukluk çağında yeterince alınmazsa bu eksiklik “Raşitizm” hastalığına yol açar.
D Vitamini Eksikliği Olmaması İçin Yapılması Gereken 5 şey;
1. Yaz mevsiminde mümkün olduğunca D vitamini depolamak,
2. Deride D vitamini sentezleyen ışınların en dik saatlerinde direkt deriye temas etmesini sağlamak,
3. Deriden güneş ışınlarını, pencere, araba camı ve giysiler engellediği için, her gün saat 11:00 ile 15:00 arasında, 20 -25 dakika dışarıda kremsiz yüz ve ellerin güneş görmesini sağlayarak geçirmek,
4. Vitamin D açısından zengin, somon, sardalya, uskumru, ringo, lüfer, ton balığı gibi yağlı balıklar tüketmek,
5. Vitamin D takviyeleri almak
Özellikle D Vitamini takviyesi alması gerekenler
Küçük çocuklar
Alerjisi olan çocuklar ve erişkinler
Astımı olan çocuklar ve erişkinler
Sürekli kemik ağrısı olan kişiler
Güneş görmeyen, kapalı alanda yaşayan ve çalışan kişiler
Bağırsaklarında yağ emilimi sıkıntılı olan kişiler
Karaciğer hastalığı olan kişiler
Böbrek hastalığı olan kişiler
Kemik erimesi olan kişiler
50 yaşın üzerindeki kişiler
Gebeler ve emziren anneler

3 Nisan 2016 Pazar

ALEO VERA ve SAĞLIK

Aloe Vera'nın Sağlığa Faydaları
İşte Aloe Veranın 10 Mucize Faydası

1. Cildi tedavi eder
Bu doğal maddenin en özel kullanım alanlarından birisi cilt bakımıdır. Yaraetrafındaki kan dolaşımını arttırdığı ve iyileşme süreçlerini belirgin olarak hızlandırdığı için yanık ve yaralarda kullanılır.Bunun yanısıra, cildi UV ışınlarından korumada büyük rol oynar. Kendinizi korumak için güneşe çıkmadan birkaç dakika önce aloe vera kremi uygulayın.
2. Kabızlığı giderir
Aloe Vera özsuyu ishal oluşturarak bağırsakları temizlemek ve vücudu arındırmak için önerilir. Ancak bunu sık kullanmamak gerekir çünkü sık kullanım sonucu bağırsaklardaki etkinliğini kaybeder.
3. Ağızdaki sorunları giderir
Aloe vera posası ülser, dişeti iltihabı ve stomatit denen ağız içi iltihaplarını birkaç basit adımda giderir: aloe verayı ezip ağzınıza sürmeniz yeterlidir. Yarayla temas ettiğinden emin olun.
4. Bağırsaktaki problemlerle savaşır
Eğer bağırsak rahatsızlığından muzdaripseniz, mide yanmasını ve hazımsızlığı önleyecek bir tarifimiz var: bal, portakal suyu, bir çorba kaşığı aloe vera ve bir bardak suyu karıştırın. En iyi sonucu almak için her gün kahvaltıdan önce için.
5. Akne oluşumunu önler
İçerdiği iltihap sökücü özellikleri sayesinde aloe vera akneye karşı olağanüstü bir ilaçtır.  Aloe vera içeren bir sabun, krem ve losyonu sabah akşam kullanın. Bu sadece sivilcelere iyi gelmekle kalmaz, yüzünüzde biriken yağ miktarını da kontrol eder. Aynı şekilde sivilceleriniz üzerine süreceğiniz aloe vera jeli şişliği azaltacaktır.
Akneli bölgelere cildi yumuşatmak ve yenilemek için de aloe vera jeli uygulayabilirsiniz.
6. Selüliti azaltır
Aloe veranın dermatolojik olarak çok büyük faydaları olduğundan selülite karşı yaygın olarak kullanılır. Tek başına pek güçlü bir tedavi olmadığını belirtelim, elbette ki beraberinde spor yapmalı, düzenli olarak bacak masajı yaptırmalı ve dengeli beslenmelisiniz.
7. Saça faydalıdır
Aloe vera, cildi güneşten koruduğu gibi saçı güneşten ve kafa derisini UV ışınlardan korur.  Saç kurutma makinesi, saç düzleştirici gibi günlük saç yıpratıcı etkenlerden, yağmurdan, kuruluktan saçı korur ve daha parlak ve daha ipeksi olmalarını sağlar.
8. Kepeği yok eder
Saçınızı aloe vera ile yıkamak derideki kepeği uzaklaştırır, yani tek yapmanız gereken,kepeği tamamen uzaklaştırmak için saçınızı taramaktır. Birkaç uygulama sonrası farkı göreceksiniz.
9. Mükemmel bir rahatlatıcıdır
Aloe Vera kafa kaslarını gevşeten anestetik özelliklere sahiptir. Saçınızı her yıkadığınızda kafa derinize iyice masaj yapın. Stresinizi alacaktır.
10. Zayıflamada etkilidir
Bu bitkinin temizleyici özellikleri sayesinde aloe vera zayıflamada harika etkiler gösterir. Limon ile karıştırırsanız detoks edici özelliklerinin yanında arındırıcı özelliklerini de elde edeceksiniz

29 Mart 2016 Salı

ZEM ZEM SUYUNUN FAYDASI

Zem Zem Suyunun Bilimsel Araştırma Sonuçları


**Avrupa'da laboratuvarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır.

**Yine aynı araştırmaya göre diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır.

**Zemzem kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği şuan ki  teknolojiye göre bile bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta.Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız.Bu bilgilere göre nasıl oluyor da  yıllardır suyu bitmiyor bunu kimse bilmiyor.

**Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını , susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir.

**Sadece 1,5 mt derinliğindeki küçücük bir kuyudan çıkan su , hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır.

**Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) raporlarına göre Dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biridir.

**Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan test sonuçlarına göre Dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan TEK su Zemzem suyudur.

**Ayrıca zemzem suyu içildiğinde hiçbir zaman idrar yoluyla atılmadığı sadece ter yoluyla atıldığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.



27 Mart 2016 Pazar

SUYUN SIRRI 2




SU ve İSLAM
Uzmanlara göre çiçeklerle   konuştuğumuzda veya anne karnında (suda yüzen) bebek ile konuştuğumuzda bizi duymaktadırlar.. 
Bunun asıl sebebi yine sudur,çiçekler suya muhtaçtır, bebekler de aynı şekilde anne karnında suda yaşarlar ve tüm seslere karşı aşırı duyarlıdırlar. 
İlerki zamanlarda su ile yeni tedavi yöntemleri artacaktır.Su, stres karşıtı hormonların üretimini artıran, bağışıklık sistemini uyaran, kan dolaşımı ve metabolizmayı canlandıran bir şifadır.
Osmanlı döneminde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde su sesi kullanılırken, günümüzde suyun her türlü özelliği ayrı bir hastalık reçetesi olarak kabul edilmektedir. Günümüzde suyun tedavi amaçlı kullanılma yöntemleri arasında suyla yıkama, su akıtımı, basınçlı su fışkırtma masajları, suda yürüme, banyodan saunaya kadar varan hidro ve termoterapi yöntemleri gelmektedir. Suya dokunmak, su ile temas içinde olmak bağışıklık sistemini uyarmakta, stres karşıtı hormonların üretimini hızlandırmaktadır. Suyun cilde teması sinir uçlarını uyarmakta ve nevraljiden (sinir iltihabı) migrene, kas tutulmasından eklem atrozlarına kadar bir çok soruna çözüm olduğu keşfedilmiştir. Ayrıca, damar çeperlerini de etkileyen su, varisleri rahatlatıyor, dolaşım bozukluklarını düzeltiyor. Sonuçta su, günümüzde çeşitli hastalıklarda tıbbi tedavi yöntemlerinin yanında, aynı zamanda destekleyici olarak da kullanılabilen doğal şifa kaynağıdır. Bu yüzden İslam dininde abdest almanın çok önemli yeri vardır. Abdest alırken insan hem bedenen, hem de ruhen tedavi olacaktır.
Sonuç olarak Allah, su ile bize hayat vermiş ve yediğimiz her türlü besini suyla topraktan bitirmiştir. 

Allah, Kuran'da insanlara su hakkında şöyle buyurmuştur: 
“Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır”. (Nahl Suresi, 10-11)


JAPON BİLİM ADAMI MASARU EMOTO YENİ BİR ARAŞTIRMA  DAHA YAPTI ;

İslam'ın en mükemmel ve doğru din olduğu "moleküler" olarak saptandı!
Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine yaptığı araştırmalarda Kuran okurken veya hoca ezan okurken, sudaki moleküller meydana gelen titreşimle mükemmel bir altıgen dizilime ulaştığını saptadı.
Masaru Emoto kısa bir süre önce Mısır'a giderek Kahire Üniversitesi'nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını meslektaşları ile paylaştı.
"İSLAM EN DOĞRU DİN"
Mısır devlet televizyonunda Japon bilim adamının elde ettiği bulgular profesörler tarafından tartışmaya açıldı. Kuran okunurken suyun nasıl değiştiğini tartışan bilim adamları, insan vücudunun yüzde 70'inin sudan oluştuğundan yola çıkarak İslam'ın en doğru din olduğu sonucuna vardı.
Ayrıca Kuran okuyan ve Allah'a duan eden insanların huzur ve mutluluk duymasının sebebinin de bu olduğu öne sürüldü.
Bu konuda daha fazla araştırmalar yapılması gerektiğine işaret eden Mısırlı akademisyenler, Kuran sesinin su moleküllerini değiştirmesi ile ibadet edenlerin şiddetten uzak durması arasında da bir bağlantı olduğunu savundu.

25 Mart 2016 Cuma

SUYUN SIRRI


SU DEYİP GEÇMEMEK LAZIM 

İnsanoğlunun en vazgeçilmez ihtiyacı olan suyun içindeki SIR nedir ?
Su olmadan neden hayat olmaz ?
Suyun AKLI ve HİSSİ varmıdır ?
Bu sorulara siz ne dersiniz ? Gerçekten su insanların duygu ve düşüncelerini yansıtabilirmi ? Dünyada yapılan bir çok araştırma insanı hayrete düşürüyor.

      Japon bilim adamı Masaru Emoto’nun “Suyun Hafızası Var” başlıklı yazısı, dünyada oldukça yankı uyandırdı. Emoto’nun yaptığı araştırmalar, insanın titreşime dayalı olarak ürettiği enerjinin, düşüncenin, kelimelerin, fikir ve müziğin suyun moleküler yapısına tesir ettiğini ortaya koydu. Emoto, çeşitli deney şartlarına tabi tutulan su damlacıklarını dondurup karanlık alan mikroskobu altında fotoğraflarını çektiğinde, suyun kristalize şekillerinde insanı hayrete düşüren farklılıklar olduğunu tespit etti. Dondurulmadan önce su dolu şişenin üstüne yazı yazılmış veya sözler söylenmiştir. Daha sonra çekilen fotoğraflar incelendiğinde, suyun adeta şuurlu bir varlık gibi, söz ve yazıyla ifade edilen duygu ve düşüncelere cevap verdiği anlaşılmıştır. 
        Benzer bir başka deneyde, Japonya’da iki ilkokul öğrencisi, yan yana duran iki şişeye pişmiş pirinç koyup şişelerden birini “Teşekkür ederim!” diğerini “Seni aptal!” şeklinde etiketlemiştir. Bir ay sonra öğrenciler, “Teşekkür ederim!” yazılan pirincin renginin sarı ve kokusunun güzel olduğunu, “Seni aptal!” yazılan pirincin ise karardığını ve kötü kokulu bir hal aldığını görmüşlerdir. Bu deney dünyanın birçok yerinde değişik insanlar tarafından tekrarlandığında, benzer neticeler elde edilmiştir. 
        Bir başka araştırmada suya müzik dinletilmiş ve film gösterilmiştir; hislendirici olmayan gürültülü müzikler ile korku ve şiddet filmlerinin suya kötü tesir yaptığı, su kristallerinde şekil bozukluklarına sebep olduğu görülmüştür. 
        Suyun hafızasının olup olmadığı ayrı bir konudur. Ancak bütün bu deneylerde insanın akıl, şuur ve duygu sahibi olan ruhunun çevresiyle sürekli bir münasebet içerisinde olduğu, sadece canlı değil, cansız varlıklardan da şuurlu denebilecek cevaplar aldığı görülmektedir. Buna güzel bir örnek, “Beni hasta ediyorsun, seni öldüreceğim!” cümlesiyle hitap edilen suyun kristal yapısının düzensiz hale geldiği; “Teşekkür ederim!” şeklinde hitap edilen veya üzerine hayır dualar okunan su kristallerinin şeklinin ise, düzenli hale geldiği görülmüştür.
         Temiz akarsulardan ve kaynaklardan alınan su örnekleri çok güzel geometrik yapıda kristaller gösterirken, sanayi bölgelerinden ve yoğun yerleşim alanlarından gelen kirli ve toksik su örneklerinde şekil bozuklukları ve rastgele oluşmuş kristaller ortaya çıkmaktadır. Su borularında ve depolarda bekletilen su, damıtılmış olsa bile, benzer şekil bozuklukları göstermektedir.
         Çeşitli dokulara ve yaşa göre değişmekle birlikte vücut ağırlığımızın ortalama 

% 70’i sudur. Yani hücrelerimiz ve hücre içindeki mikro yapılar, adeta kendine özgü birer su okyanusu içinde yüzerler.
          Sonuç olarak iyi ve güzel sözler bir su damlasını bu kadar etkiliyorsa %70 su olan insanı nasıl etkiler siz düşünün .

En güzel günler sizlerin olsun. 




21 Mart 2016 Pazartesi

PRATİK BİLGİLER



HAYATIMIZI KOLAYLAŞTIRAN 11 PRATİK BİLGİ

1-Yumurtanın kabuğunu kolayca soymak için kaynattığınız suya bir miktar sirke veya 
karbonat ekleyin.

2-Satın aldığınız ayakkabılar ayağınızı sıkıyor ise onları bir kaç dakika buhara tutun.

3-Elmaların renk değiştirmesini de 2 ölçek su ve 1 ölçek bal ile önleyebilirsiniz.

4-Halıdaki sigara yanıklarından, yanık yerler üzerinde zımpara kağıdı ile dairesel hareketler 
yaparak kurtulabilirsiniz.

5-Portakalları sıkmadan önce bir süre soğuk suda bekletirseniz daha fazla su verirler.

6-Satın aldığınız plastik ve cam eşyaların üzerine yapıştırılan etiketlerden kurtulmak için etiketin üzerine yemeklik margarin sürün ve 15 dakika bekletin. Bir bez ile ovalayıp yıkayın. Üzerinde hiç bir leke ve çizilme oluşmayacaktır.

7-Tencerenin başında beklemek istemediğiniz zamanlarda taşmasını önlemek için tahta bir kaşığı tencerenin üzerine yatay şekilde yerleştirebilirsiniz.

8-Ütü yapmayı kolaylaştırmak ve süreyi azaltmak için ütü masasının kılıfının altına alüminyum folyo koyun. Sıcağı geri yansıtacağından ütü yapmak daha kolay olacaktır.

9-Domateslerin çabuk çürümesini önlemek için koparılan kısımlarının aşağıda kalması gerekir. Bu sayede domatesin koparıldığı yerden nem ve hava girişi engellenmiş olur. Ayrıca domatesler oda sıcaklığında buzdolabında olduğundan daha uzun süre dayanır.

10-Muzun daha uzun süre dayanması için koparıldığı yere plastik sarmanız yeterlidir.

11-Patatesleri doğradıktan sonra soğuk suda bekletirseniz kahverengileşmesini önlersiniz.

16 Mart 2016 Çarşamba

Hz.Mevlanadan





Allah der ki : Kimi benden çok seversen onu senden alırım... 
Ve ekler: "Onsuz Yaşayamam" deme, seni onsuz da yaşatırım. 
Ve mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, candan saydığın yar bile bir gün el olur,aklın şaşar.
Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.
Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur... "Düşmem" dersin düşersin. "Şaşmam" dersin şaşarsın. En garibi de budur ya, "Öldüm" der durur yine de yaşarsın...

Hz. Mevlana
 

15 Mart 2016 Salı

NOBEL ÖDÜLLÜ DR. KANSERİN SEBEBİNİ AÇIKLIYOR

Nobel ödüllü Dr.Warburg yaptığı araştırmalarda kanserin oksijen yetersizliğinden olduğunu tespit etmiş.
Oksijen yetersizliği vücutta asidik bir ortam yaratıyor.Kanser hücreleri oksijensiz yaşadıkları için asidik ortamda gelişiyor.Oksijenin fazla olduğu alkali bir ortamda yaşamaları ise mümkün olmuyor.
Dr.Warburg şöyle özetliyor; "Normal hücreler oksijene ihtiyaç duyar.Fakat kanser hücreleri oksijensiz yaşayabilir.Hatta bir hücrenin oksijeninin %35'ini kesin, 48 saat içinde kanserleşebilir".
Vücudumuzun alkali-asidik dengesini pH seviyesi belirler.Bütün fonksiyonları sağlıklı sürdürebilmek için pH seviyesinin daima hafif alkali 7.365 seviyesinde kalması gerekir.
Yediklerimizin vücudumuzdaki pH seviyesi üzerinde etkisi büyük.Alkol ,işlenmiş beyaz unlu gıdalar,işlenmiş şeker,et,süt ürünleri gibi asidik besinler vücudun alkali dengesini bozar ve asidik bir ortam yaratır.Fazla asidik bir pH seviyesi sadece kanser değil , şeker ,kalp,reflü gibi pek çok hastalığın oluşmasına ortam sağlar.Uzun dönemli bir asidik ortam, yaşlanmayı hızlandırır. Robert Young ,pH Mucizesi adlı kitabında pek çok sağlık probleminin kaynağında asidik pH seviyesi olduğunu anlatıyor.Çünkü parazitler , kötü bakteriler, virüsler ve candida gelişmek ve yayılmak için asidik bir ortama ihtiyaç duyar.Alkali bir ortam ise tam tersine mikropları nötralize eder.
Vücudumuzun alkali pH dengesinde kalabilmesi için öğünlerimizin büyük oranda yeşillik , sebze ve meyvelerden oluşmasına dikkat edin.
Kaynak :Cnnturk.com

13 Mart 2016 Pazar

B12 VİTAMİNİ



B12 Vitamini

Yorgunluk, bazen birkaç günlük dinlenmeyle son bulabilir, bazen de aylar boyu sürebilir. Dinlenmeyle geçmeyen yorgunluğun nedeni B12 vitamini eksikliği, buna bağlı olarak gelişen kansızlık ya da depresyon olabilir.


B12 vitamininin eksiliği

B12 vitamini suda eriyen bir vitamindir. Vücutta depolanır ve eksikliğinin hissedilmesi yıllar alabilir. Hafif derecede B12 eksikliği sık görülen bir durumdur. Unutkanlık, yorgunluk ve uyuşukluk hissi ile belirti verir.Ağır derecede B12 eksikliği ise yorgunluktan çok daha ağır sorunlara neden olabilir. Örneğin; sinir fonksiyonlarının bozulduğu kronik hastalıklar ortaya çıkabilir. Özellikle yaşlılarda B12 vitamini eksikliği daha fazla hissedilir. Diğer B vitaminleri gibi B12 vitamini de metabolizmamız için oldukça gerekli vitaminlerden biridir.  Kırmızı kan hücrelerinin oluşumuna ve merkezi sinir sisteminin sağlıklı işleyişini sürdürmesine yardımcı olur. Vücutta kırmızı kan hücresi oluştukça siz de kendinizi daha zinde ve enerjik hissedersiniz. Beyin, sindirim, cilt , tırnak ve saç sağlığı için B12 baş roldeki vitaminler arasındadır.

B12 vitamininin yararları

B12 vitamini sinir hücrelerini korur ve ileri yaşlarda depresyon ve Alhezimer riskini düşürür. Folik asitle beraber alındığında hamilelikteki riskli durumları önler. B6 ve folik asitle birlikte alındığında ise damar tıkanıklığı ve kalp hastalıklarını önleyici etkisi vardır.
B12 vitamini bunun yanı sıra doğurganlığı artırabilir, hücre oluşumuna katkı sağlar, sinir uçlarının gelişimini kolaylaştırır, hafızanın güçlenmesine ve öğrenmeye yardımcı olur.

 B12 eksikliğine işaret eden belirtilerden bazıları:
  • Kansızlık (B12 eksikliğine bağlı)
  • Denge kaybı vb nedenlerle yürümekte zorlanma
  • Dilin şişmesi, iltihaplanması
  • Cildin sararması veya solması
  • Kol ve bacaklarda uyuşma ve karıncalanma
  • Halsizlik
  • Güçsüzlük
  • Depresyon
  • Unutkanlık, hafıza kaybı
  • Düşüncelerini toplamakta zorlanma, dikkat dağınıklığı vb
  • Paranoya ve halüsinasyon görme
  • Nefes darlığı
  • Tat alamama
  • Görme bozukluğu
  • İshal ya da kabızlık


12 Mart 2016 Cumartesi

SINAV ÖNCESİ BESLENME ÖNERİLERİ



SINAV ÖNCESİ BESLENME ...



Öğrenciler sınav öncesi ve sınav sabahı yoğun stres içinde olmaktadırlar. Stres ve heyecan ise insan vücudunun enerji tüketimini artırmaktadır. Sınavlarda hiçbir besin başarıyı tek başına, mucizevî bir şekilde etkilemez. Tüm öğrencilerimizin, özellikle bu günlerde beslenme kurallarına uymaları oldukça önemlidir.
Sınav Öncesi ve Sınav Esnası Beslenme Önerileri:
  1. Öğrenciler için en önemli öğün kahvaltıdır. Düzenli olarak kahvaltı yapma alışkanlığı kazanılmalı ve sınav günü mutlaka kahvaltı yapılmalıdır. Gece boyu açlıktan sonra, vücudumuz ve beynimiz güne başlamak için acil olarak enerjiye gereksinim duyduğundan, kahvaltı yapılmadığı takdirde dikkat daha çabuk dağılmakta, baş ağrısı ve yorgunluk oluşmaktadır. Yeterli enerji ve besin öğelerini sağlayan bir sabah kahvaltısında; içecek olarak süt, taze sıkılmış meyve suyu, peynir, yumurta, birkaç dilim ekmek, pekmez-tahin, zeytin, domates, yeşil biber, salatalık, maydanoz veya meyve gibi dört besin grubunda yer alan besinlerden oluşan bir mönü bulunmalıdır.
  2. Ders çalışırken, şeker ve şekerli besinler, cips, kuruyemiş, gazlı içecekler gibi besinler yerine süt, yoğurt, sütlü tatlılar, ekmek arası peynir, taze sıkılmış meyve suları, taze meyve ve sebzelere ve kuru meyvelerin tercih edilmesi önemlidir.
  3. Açıkta satılan besinler, yeterince güvenilir ve temiz değildir. Ayrıca, uygun koşullarda muhafaza edilmedikleri için çabuk bozulma riski taşırlar. Bu nedenle, özellikle okul çevresinde açıkta satılan besinlerin kesinlikle satın alınmaması gerekmektedir.
  4. Sınavdan bir gün önce kuru baklagiller gibi gaz yapıcı besinler, lif ve yağ içeriği yüksek besinlerin tüketiminde dikkatli olunmalıdır.
  5. Halk arasında şeker ve şekerli besinlerin dikkati ve algılamayı artırdığına yönelik yanlış inanışlar bulunmaktadır. Oysa karbonhidrattan zengin bu besinler tam tersi gevşemeye neden olmaktadır. Bu nedenle sınav öncesi ve sınav esnasında; şeker, şekerleme gibi basit şekerlerin yerine, kuru üzüm, erik, kuru incir ya da A ve C vitaminlerinin zengin olduğu taze meyve ve sebze gibi besinler tercih edilmelidir.
  6. Fırında veya ızgara olarak hazırlanmış balık, tavuk, et, yumurta, fındık, fıstık ve ceviz tüketilmelidir. Bu besinler protein içerikleri nedeniyle uyanık kalma ve enerjinin tamamen kullanılmasını sağlar, içerdiği yağ asitleri beyin hücrelerinin çalışmasında önemli rol oynar.
  7. Sınav esnasında susamaya neden olacak yağlı ve tuzlu besinlerden kaçınılmalı, sınavda su tüketiminin yanı sıra, taze sıkılmış meyve suyu tüketmenin, hem sıvı ihtiyacını karşılayacağı, hem de konsantrasyonu artıracağı unutulmamalıdır.
  8. Kafein içeren yiyecekler adrenalinin serbest kalmasına böylece stres düzeyinin artmasına neden olabilmektedir. Bu nedenle günlük kahve tüketimin en fazla 2 fincan kahve/çay ile sınırlandırılması önemlidir.
Kaynak :TC.Sağlık Bakanlığı /Türkiye Halk Sağlığı Kurumu.

SİGARAYI BIRAK KENDİNİ YENİLE





SİGARAYI BIRAKTIKTAN SONRA NELER OLUYOR?



20 Dakika Sonra


Kan basıncınız düzelir

Kalp atışlarınız normale döner

El ve ayak ısınız normale döner
8 Saat Sonra
Kanınızdaki nikotin ve karbonmonoksit düzeyi yarıya düşer

Kanınızdaki oksijen seviyesi normale döner
24 Saat Sonra
Karbon monoksit vücudunuzdan tamamen atılır

Akciğerleriniz sigaranın neden olduğu mukusu temizlemeye başlar

Kalp krizi riskiniz azalmaya başlar
48 Saat Sonra
Vücudunuzdaki nikotin tamamen temizlenir

Koku ve tat duyularınızda artış kaydedilir
72 Saat Sonra
Nefes almanız kolaylaşır

Enerji seviyeniz yükselir
2-12 Hafta Sonra
Kan dolaşımınız daha sağlıklı gerçekleşmeye başlar

Akciğer fonksiyonunuz %30 oranında artar

Yürüme ve koşmanız kolaylaşır
3-9 Ay Sonra
Öksürük ve göğüsteki hırıltılarınız azalır.

Nefes alma sorunlarınız iyileşir

Akciğerlerinizin enfeksiyona karşı direnci artar
1 Yıl Sonra
Kalp hastalığı riski, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yaklaşık yarısına iner
5 Yıl Sonra
Ağız ve gırtlak kanserinden ölme riskiniz azalır
10 Yıl Sonra
Akciğer kanserine yakalanma riskiniz, sigara içmeye devam eden birinin taşıdığı riskin yarısına iner

Kalp hastalığı riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner
15 Yıl Sonra

Felç geçirme ve kalp krizi riskiniz hiç sigara içmemiş birinin taşıdığı riskle aynı seviyeye iner.

SİGARANIN ZARARLARI



SİGARANIN İNSAN SAĞLIĞINA ETKİLERİ



  1. Sırt ve Bel Ağrısı               =Sigara içen kişilerde vücudun omurilikteki disklere çok zayıf miktarda oksijen göndermesi ile zaman zaman şiddetli sırt ve bel ağrılarına yol açar.
  2. İlaca Karşı Bağışıklık         =Sigara içenler belli bir ilacın etkili olması için çok daha büyük dozlarda o ilacı kullanmak zorunda kalır.
  3. Kısırlık                              =Çiftlerden sadece birinin sigara içmesi çocuk olmaması riskini 3 kat artrır. 
  4. Erken Yaşlanma                 = Düzenli bir şekilde sigara içilmesi deri yapısını bozar kırışıklıklara yol açar.
  5. İyileşme Zorluğu                 = Sigara içenlerin yaraları çok daha zor kapanır.
  6. Prostat Kanseri                   = Sigara içmek prostat kanserinin %40′ından sorumludur.
  7. Göğüs Kanseri                    = Sigara içen kadınlar içmeyenlere göre %75 daha fazla göğüs kanserine yakalanma riski taşımaktadır.
  8. Rahim Kanseri                     = Sigara içen kadınlar içmeyenlere göre 4 kat daha fazla rahim kanserine yakalanma riski taşırlar.
  9. Boğaz Kanseri                     = Boğaz kanseri vakalarının %80′ine sigara yol açar.
  10. Mide Kanseri                        =Sigara içenlerin mide veya bağırsak kanserine yakalanma riski içmeyenlere göre 2 kat daha fazladır.
  11. Karaciğer Kanseri                 = Karaciğer kanseri vakalarının % 80′i sigara yüzünden olur.
  12. Gırtlak Kanseri                     = Günde 25 tane sigara içiyorsanız 30 kat daha fazla gırtlak kanserine yakalanma riski taşırsınız. 
  13. Amfizrem                              = Bu hastalığın yol açtığı ölümlerin %85′i sigara yüzünden olur. (Akciğerlerdeki alveoller zamanla esnekliğini kaybeder. İlerleyen safhalarda yoğun bir biçimde solunum zorluğu olur ve hasta solunum makinasına bağlanmak zorunda kalır.)
  14. Ağız Kanseri                          = Ağız kanseri vakalarının tamamına sigara yol açar.
  15. Yemek Borusu Kanseri           = Bu kanserden ölenlerin hemen hemen hepsi sigara içtikleri için ölmüşlerdir.
  16. Kalp Hastalıkları                     = Sigara içenlerin kalp krizine yakalanma riski içmeyenlere göre 4 kat daha fazladır.