7 Nisan 2016 Perşembe

D VİTAMİNİ KANSER RİSKİNİ %77 AZALTIRKEN ,MEME KANSERİ RİSKİNİ %90 AZALTIYOR.

D VİTAMİNİ VE KANSER

D Vitamini Kanser Riskini %77 Azaltırken ,Meme kanseri Riskini %90 Azaltıyor.İşte bu konunun detayları.

1980'li yıllarda, dermatologlar güneş tehlikeleri hakkında uyarı başlattı. Onların bu reklamları kozmetik ve güneş kremleri üreticileri tarafından finanse edilmiştir.Bu reklamlar halkın dikkatini çekti ve herkes buna uydu yani kimse güneşe çıkmamaya başladı çıkmak zorunda olanlar ise güneşten korunarak çıktılar.Aynı yıl film koptuuu...Ve bir anda yani  1980'li yıllarda astım, diyabet, otizm ve mevcut üçlü çocukluk salgını sessizce başladı. Kanser ve diğer kronik hastalıklar tırmanmaya başladı. Kimse bunun hastalıklara davetiye çıkardığını bilmeden hareket etmeye başladı.


1989 yılında, Amerikan Tıp Derneği'nin Bilimsel İşler Konseyi Güneşe maruz kalmanın tehlikeleri üzerine uyardı ve Annelerin ve çocukların mümkün mertebede güneşten uzak durmalarını tavsiye etti.

1999 yılında, Amerikan Pediatri Akademisi, anneleri direk güneş ışığına maruz kalma konusunda uyardı ve her zaman güneş koruyucu elbiseler giymelerini, bebekleri ve çocukları direk güneş ışığına maruz kalıcakları aktiviteleri minumuma indirmeleri gerektiğini belirtti.

2000 yılında, Amerikalı çocukların az süt ve daha fazla meyve suyu ve soda içmek suretiyle D vitamini eksikliği'ne maruz kalarak raşitizme yakalandıkları belgelenmiştir.

Günümüzde Kanser ve Kronik Hastalıklar hızla yükselişe geçmiştir. Bedenimizde D vitamininin % 90'ı Güneş tarafından sağlanmaktadır. Geri kalan %10'u Tereyağı, yumurta sarısı, balık yağı, ve sütten karşılanır. Güneşten uzak durmaları söylenen insanlar bugün D Vitamini eksikliği yaşamaktadır. Boston Üniversitesi araştırmacılarından Michael Holick dünyada yaklaşık 1 milyar insan'ın D vitamini eksikliği olduğunu tahmin ediyor. 


D Vitamini Eksikliğinde


1..Diyabet Bağlantısı

Kan şekeri yakından D vitamini düzeyi ile ilişkilidir. Avustralya'da Araştırmacılar güneş'ten kaçınma'nın giderek artan tip 2 diyabete sebebiyet verdiğini kanıtladı. Avustralyalılar bulguları gayet basit ve güçlü idi. D vitamini düzeyi yükseldiğinde, kan şekeri düzeyi düşer.

2. Meme Kanseriyle bağlantılı

3. Bütün Kanser türleriyle bağlantılı

4. Sağlıklı Çocuklar: 2007 yılında, Kanada Kanser Derneği büyük bir haber duyurdu. Kanserden korunmak için en az 1000IU D Vitamini alınması gerektiğini tavsiye etti. Kanadalı Pediatrik Derneği şimdi hamile kadınların günde (Ulusal Sağlık Enstitüleri ABD'de hamile kadınlar için günde tavsiye ettiği miktar 200 IU 10 kat daha fazla) 2.000 IU D vitamini almasını önerir. Kanada basınına göre, Kanada Pediatrik Derneği'nin bunu yapmaasının nedeni" bebekleri hayatlarının ilerki dönemlerinde hastalıklardan korumak.

5. Otizm'le Bağlantılı

6. Beynin sağlıklı çalışması için D Vitaminine ihtiyacı var.

Günlük alınması gereken D Vitamini miktarı 400 - 800 IU arasında değişiyor. Dr. Oz bunun 1000 IU olmasını tavsiye ediyor. Farklı kaynaklarda bu doz 2000IU ya kadar çıkabliyor. 

D Vitamini Eksikliği belirtileri:

Ağrı ve acılar
Kronik yorgunluk 
Bilişsel sorunlar 
Depresyon 
Kalp sorunları 
Görme kaybı 
Kırılgan kemikler 
Zayıf bağışıklık sistemi

Tek başına Vitamin D almak yeterli olmaz. Magnezyum, Çinko, Boron, C Vitamini, K2 Vitamini almanız gerekir. K2 Vitamini sığır eti, süt, yoğurt ve yumurta sarısında bulunur. 


Kaynaklar:

Creighton Study Shows Vitamin D Reduces Cancer Risk

Vitamin D dramatically cuts cancer risk: researchers
Vitamin D and calcium supplementation reduces cancer risk: results of a randomized trial1,2
Vitamin D deficiency in newly diagnosed breast cancer patients
Vitamin D and calcium supplementation reduces cancer risk: results of a randomized trial


Meme Kanseri ile Savaşta Sodyum Bikarbonatın Önemini En Kısa Zamanda Açıklıyoruz...

4 Nisan 2016 Pazartesi

TÜRKİYE'de D VİTAMİNİ

TÜRKİYE'NİN YÜZDE 70'İ KANSER  RİSKİ TAŞIYOR





Türkiye'nin Yüzde 70'i D Vitamini Eksikliği Yaşıyor.
D vitamini eksikliğinin çağımızın belası kanser hastalığının da sebeplerinden biri olduğuna dikkat çeken, Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, “Dünya genelinde yapılan araştırmalara göre, D vitamini eksikliğinde ilk sırada, yüzde 90 gibi büyük bir rakamla, yaz güneşi görmeyen ülkelerin başında gelen Kanada geliyor. Kanada’yı, yüzde 60’la Amerika ve yüzde 55 ile Avrupa ortalaması takip ediyor. Bu araştırmaya göre, Türkiye’nin yüzde 70’i de D vitamini eksikliği yaşıyor. Her 10 kişiden 7’sinde D vitamini eksikliği var” dedi.

MEME, KOLON VE CİLT KANSERİ TEHLİKESİ
D vitamini eksikliği özellikle cilt kanseri, kolon kanserleri ve meme kanserine neden olduğu araştırmalarla kanıtlandı.
Yapılan araştırmalara göre düşük seviyedeki D vitamini sadece kemik erimesi riskini yüzde 300 artırmakla kalmıyor, aynı zamanda açıklanamayan kemik ağrılarına da neden oluyor. Araştırmalara göre, sırt ağrısı çekenlerin yüzde 80’inde D vitamini eksikliği gözlemleniyor.
D vitamini eksikliğine bağlı kanser gelişimine yönelik dünyada çeşitli çalışmalar yapıldığını belirten Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, ''Bilimsel çalışmalar, D vitamini eksikliğinin kanser riskini artırdığını ortaya koyuyor. Hatta D vitamini eksikliği, kanser gelişmiş insanlarda da uygulanan tedaviyi de kötü etkileyebiliyor. Bu nedenle mutlaka güneş ışınlarının dik gelmediği zamanlarda önerilen süre kadar güneşe çıkmak ihmal edilmemeli'' uyarısında bulundu.
KANSER VE METABOLİZMA HASTALIKLARININ SIRRI D VİTAMİNİ
Doç. Dr. Akgül Akpınarlı Antony, “Yaz aylarında D vitamini ihtiyacımızın yüzde 95’ini güneşten karşılayabiliyoruz. Sonbahar ve kış aylarında evden çıkma sıklığı azaldıkça D vitamini eksikliği baş gösteriyor. Son yapılan araştırmalar gösteriyor ki, D vitamini eksikliği sadece kemikleri etkilemiyor, Kandaki kalsiyum ve fosforun normal sınırlarda kalmasını sağlayarak kemik erimesini önleyen D vitamini eksikliğinde kemik erimesini tetikler. Alerjik hastalıklar, kanser, metabolizma ile ilgili rahatsızlıklar ve kalp hastalıklarının D vitamini eksikliğiyle olan ilişkisi araştırmalarla kanıtlandı” diye konuştu.
ÇOCUKLUK ÇAĞINDA D VİTAMİNİ ALIMINA DİKKAT
Çocukların erişkinlere göre D vitamini ihtiyacı daha fazladır. Kemikleri ve dişleri güçlendiren D vitamini çocukluk çağında yeterince alınmazsa bu eksiklik “Raşitizm” hastalığına yol açar.
D Vitamini Eksikliği Olmaması İçin Yapılması Gereken 5 şey;
1. Yaz mevsiminde mümkün olduğunca D vitamini depolamak,
2. Deride D vitamini sentezleyen ışınların en dik saatlerinde direkt deriye temas etmesini sağlamak,
3. Deriden güneş ışınlarını, pencere, araba camı ve giysiler engellediği için, her gün saat 11:00 ile 15:00 arasında, 20 -25 dakika dışarıda kremsiz yüz ve ellerin güneş görmesini sağlayarak geçirmek,
4. Vitamin D açısından zengin, somon, sardalya, uskumru, ringo, lüfer, ton balığı gibi yağlı balıklar tüketmek,
5. Vitamin D takviyeleri almak
Özellikle D Vitamini takviyesi alması gerekenler
Küçük çocuklar
Alerjisi olan çocuklar ve erişkinler
Astımı olan çocuklar ve erişkinler
Sürekli kemik ağrısı olan kişiler
Güneş görmeyen, kapalı alanda yaşayan ve çalışan kişiler
Bağırsaklarında yağ emilimi sıkıntılı olan kişiler
Karaciğer hastalığı olan kişiler
Böbrek hastalığı olan kişiler
Kemik erimesi olan kişiler
50 yaşın üzerindeki kişiler
Gebeler ve emziren anneler

3 Nisan 2016 Pazar

ALEO VERA ve SAĞLIK

Aloe Vera'nın Sağlığa Faydaları
İşte Aloe Veranın 10 Mucize Faydası

1. Cildi tedavi eder
Bu doğal maddenin en özel kullanım alanlarından birisi cilt bakımıdır. Yaraetrafındaki kan dolaşımını arttırdığı ve iyileşme süreçlerini belirgin olarak hızlandırdığı için yanık ve yaralarda kullanılır.Bunun yanısıra, cildi UV ışınlarından korumada büyük rol oynar. Kendinizi korumak için güneşe çıkmadan birkaç dakika önce aloe vera kremi uygulayın.
2. Kabızlığı giderir
Aloe Vera özsuyu ishal oluşturarak bağırsakları temizlemek ve vücudu arındırmak için önerilir. Ancak bunu sık kullanmamak gerekir çünkü sık kullanım sonucu bağırsaklardaki etkinliğini kaybeder.
3. Ağızdaki sorunları giderir
Aloe vera posası ülser, dişeti iltihabı ve stomatit denen ağız içi iltihaplarını birkaç basit adımda giderir: aloe verayı ezip ağzınıza sürmeniz yeterlidir. Yarayla temas ettiğinden emin olun.
4. Bağırsaktaki problemlerle savaşır
Eğer bağırsak rahatsızlığından muzdaripseniz, mide yanmasını ve hazımsızlığı önleyecek bir tarifimiz var: bal, portakal suyu, bir çorba kaşığı aloe vera ve bir bardak suyu karıştırın. En iyi sonucu almak için her gün kahvaltıdan önce için.
5. Akne oluşumunu önler
İçerdiği iltihap sökücü özellikleri sayesinde aloe vera akneye karşı olağanüstü bir ilaçtır.  Aloe vera içeren bir sabun, krem ve losyonu sabah akşam kullanın. Bu sadece sivilcelere iyi gelmekle kalmaz, yüzünüzde biriken yağ miktarını da kontrol eder. Aynı şekilde sivilceleriniz üzerine süreceğiniz aloe vera jeli şişliği azaltacaktır.
Akneli bölgelere cildi yumuşatmak ve yenilemek için de aloe vera jeli uygulayabilirsiniz.
6. Selüliti azaltır
Aloe veranın dermatolojik olarak çok büyük faydaları olduğundan selülite karşı yaygın olarak kullanılır. Tek başına pek güçlü bir tedavi olmadığını belirtelim, elbette ki beraberinde spor yapmalı, düzenli olarak bacak masajı yaptırmalı ve dengeli beslenmelisiniz.
7. Saça faydalıdır
Aloe vera, cildi güneşten koruduğu gibi saçı güneşten ve kafa derisini UV ışınlardan korur.  Saç kurutma makinesi, saç düzleştirici gibi günlük saç yıpratıcı etkenlerden, yağmurdan, kuruluktan saçı korur ve daha parlak ve daha ipeksi olmalarını sağlar.
8. Kepeği yok eder
Saçınızı aloe vera ile yıkamak derideki kepeği uzaklaştırır, yani tek yapmanız gereken,kepeği tamamen uzaklaştırmak için saçınızı taramaktır. Birkaç uygulama sonrası farkı göreceksiniz.
9. Mükemmel bir rahatlatıcıdır
Aloe Vera kafa kaslarını gevşeten anestetik özelliklere sahiptir. Saçınızı her yıkadığınızda kafa derinize iyice masaj yapın. Stresinizi alacaktır.
10. Zayıflamada etkilidir
Bu bitkinin temizleyici özellikleri sayesinde aloe vera zayıflamada harika etkiler gösterir. Limon ile karıştırırsanız detoks edici özelliklerinin yanında arındırıcı özelliklerini de elde edeceksiniz

29 Mart 2016 Salı

ZEM ZEM SUYUNUN FAYDASI

Zem Zem Suyunun Bilimsel Araştırma Sonuçları


**Avrupa'da laboratuvarlarda yapılan araştırmaya göre Zemzem suyu diğer sulara göre çok daha az kükürt taşımaktadır.

**Yine aynı araştırmaya göre diğer sulara göre çok daha besleyicidir ve çok daha fazla mineral barındırmaktadır.

**Zemzem kaynağı henüz bulunamamıştır. Nereden geldiği şuan ki  teknolojiye göre bile bilinemiyor. Yakınlarında hiçbir kuyu yok ve denize de 80 km uzaklıkta.Bu şartlarda suyunu denizden veya başka bir kuyudan alması imkansız.Bu bilgilere göre nasıl oluyor da  yıllardır suyu bitmiyor bunu kimse bilmiyor.

**Açlığını gidermek için içen kişinin açlığını , susuzluğunu gidermek için içenin susuzluğunu giderir.

**Sadece 1,5 mt derinliğindeki küçücük bir kuyudan çıkan su , hac mevsimi boyunca milyonlarca hacının tüm su ihtiyacını karşılamaktadır.

**Dünya Sağlık Örgütünün (WHO) raporlarına göre Dünyadaki en içilebilir ve sağlıklı sulardan biridir.

**Amerika Birleşik Devletlerinde yapılan test sonuçlarına göre Dünyada içinde mikroorganizma ve bakteri bulundurmayan TEK su Zemzem suyudur.

**Ayrıca zemzem suyu içildiğinde hiçbir zaman idrar yoluyla atılmadığı sadece ter yoluyla atıldığı bilimsel olarak kanıtlanmıştır.



27 Mart 2016 Pazar

SUYUN SIRRI 2




SU ve İSLAM
Uzmanlara göre çiçeklerle   konuştuğumuzda veya anne karnında (suda yüzen) bebek ile konuştuğumuzda bizi duymaktadırlar.. 
Bunun asıl sebebi yine sudur,çiçekler suya muhtaçtır, bebekler de aynı şekilde anne karnında suda yaşarlar ve tüm seslere karşı aşırı duyarlıdırlar. 
İlerki zamanlarda su ile yeni tedavi yöntemleri artacaktır.Su, stres karşıtı hormonların üretimini artıran, bağışıklık sistemini uyaran, kan dolaşımı ve metabolizmayı canlandıran bir şifadır.
Osmanlı döneminde psikiyatrik bozuklukların tedavisinde su sesi kullanılırken, günümüzde suyun her türlü özelliği ayrı bir hastalık reçetesi olarak kabul edilmektedir. Günümüzde suyun tedavi amaçlı kullanılma yöntemleri arasında suyla yıkama, su akıtımı, basınçlı su fışkırtma masajları, suda yürüme, banyodan saunaya kadar varan hidro ve termoterapi yöntemleri gelmektedir. Suya dokunmak, su ile temas içinde olmak bağışıklık sistemini uyarmakta, stres karşıtı hormonların üretimini hızlandırmaktadır. Suyun cilde teması sinir uçlarını uyarmakta ve nevraljiden (sinir iltihabı) migrene, kas tutulmasından eklem atrozlarına kadar bir çok soruna çözüm olduğu keşfedilmiştir. Ayrıca, damar çeperlerini de etkileyen su, varisleri rahatlatıyor, dolaşım bozukluklarını düzeltiyor. Sonuçta su, günümüzde çeşitli hastalıklarda tıbbi tedavi yöntemlerinin yanında, aynı zamanda destekleyici olarak da kullanılabilen doğal şifa kaynağıdır. Bu yüzden İslam dininde abdest almanın çok önemli yeri vardır. Abdest alırken insan hem bedenen, hem de ruhen tedavi olacaktır.
Sonuç olarak Allah, su ile bize hayat vermiş ve yediğimiz her türlü besini suyla topraktan bitirmiştir. 

Allah, Kuran'da insanlara su hakkında şöyle buyurmuştur: 
“Sizin için gökten su indiren O'dur; içecek ondan, ağaç ondandır (ki) hayvanlarınızı onda otlatmaktasınız. Onunla sizin için ekin, zeytin, hurmalıklar, üzümler ve meyvelerin her türlüsünden bitirir. Şüphesiz bunda, düşünebilen bir topluluk için ayetler vardır”. (Nahl Suresi, 10-11)


JAPON BİLİM ADAMI MASARU EMOTO YENİ BİR ARAŞTIRMA  DAHA YAPTI ;

İslam'ın en mükemmel ve doğru din olduğu "moleküler" olarak saptandı!
Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine yaptığı araştırmalarda Kuran okurken veya hoca ezan okurken, sudaki moleküller meydana gelen titreşimle mükemmel bir altıgen dizilime ulaştığını saptadı.
Masaru Emoto kısa bir süre önce Mısır'a giderek Kahire Üniversitesi'nde yaptığı araştırmanın sonuçlarını meslektaşları ile paylaştı.
"İSLAM EN DOĞRU DİN"
Mısır devlet televizyonunda Japon bilim adamının elde ettiği bulgular profesörler tarafından tartışmaya açıldı. Kuran okunurken suyun nasıl değiştiğini tartışan bilim adamları, insan vücudunun yüzde 70'inin sudan oluştuğundan yola çıkarak İslam'ın en doğru din olduğu sonucuna vardı.
Ayrıca Kuran okuyan ve Allah'a duan eden insanların huzur ve mutluluk duymasının sebebinin de bu olduğu öne sürüldü.
Bu konuda daha fazla araştırmalar yapılması gerektiğine işaret eden Mısırlı akademisyenler, Kuran sesinin su moleküllerini değiştirmesi ile ibadet edenlerin şiddetten uzak durması arasında da bir bağlantı olduğunu savundu.